Matbaadan alıp bagajıma koyduğum ilk kitaplarımı eve bile uğramadan doğru öğretmenevine getirdim. Hazır bulunanlara imzalayıp dağıttım. Emekli olduğum okuldaki öğretmen arkadaşlarıma, başta branş arkadaşlarım olmak üzere herkese parasız dağıttım.
İleride karşılaştığım hiçbir arkadaşım, ne teşekkür etti, ne de eline, emeğine sağlık gibi bir şeyler mırıldandı. “Marifet iltifata tabiidir” derler. İltifata benzer bir sözcük duymadım, kimseden. Oysaki kitaplarımdaki yazılarım face ya da “hikâyeler nette” paylaşılırken beğeni ve iltifat yorumlarından geçilmiyordu.
Üçüncü kitabımı dağıtırken, rahmetli Fikri Yavaş, “Bunların parasını çaydan mı topluyorsun? Bedava yaptırmıyorsun ya parasını almazsan kitaplarını almayız” dedi. Utana sıkıla verilenleri aldım. Sevgili dostum Mehmet Tapar, “Ver kardeşim, ben satarım” sözleriyle satıp getirdi parasını.
Zaman zaman dağıttığım kitapların encamını sorduğum kimi arkadaşlarım, evde nereye koyduklarını bulamadılar. Sanki evlerinde özel kitaplıkları varmış gibi. Yalnız Dr. Fatih Şua Tapar, evlerindeki sohbetimiz sırasında kitap ve kitaplıktan söz açılınca “Bende sizin de kitaplarınız var “ diyerek bilgisayarına yöneldi. Onun talimatıyla duvarları boydan boya kaplayan kitap dolu rafların bir köşesinden birini, uzak, başka bir köşesinden diğerini alıp geldi. Tertip ve düzenine hayran olduğum böyleleri de var okurlarımın arasında…
Bir bölümünü de taşradaki okumayı sevdiklerine inandığım arkadaşlarımın, adreslerine postaladım. Yine karşılıksız…Ticareti öğrendim ya yavaş yavaş. Son kitabımın resmini koyup şöyle bir yazıyla facede paylaştım.
“Sevgili arkadaşlarım: Köşe yazılarımdan seçtiğim GİDERAYAK adlı kitabım çıktı. Arzu edenler olursa Tokat dışındakilerin adresiyle birlikte TR48 0006 4000 0015 8000 851792 nolu hesabıma 20 tl. Yatırmaları kâfi Sevgiler…
Not Tokat’ta oturanlardan isteyenlerin mesaj atması yeterlidir.”
Tokat’tan peyderpey gelen oldu. Taşradaki arkadaşlarımdan kadim dostum, sevgili Aziz Mersin’in dışında kimse görmedi bu paylaşımımı… Ya görmediler, ya da şu hayat pahlılığında kitabın fiyatını fazla buldular.
Hayır, parasında pulunda değilim. Emeklerimin okunduğunu, üzerinde düşünüldüğünü bilsem yeter. Bu düşüncelerle okuyan da sağ olsun. Okumayan da diyerek cümleye esenlikler dilerim…
Zaten az yaptırmıştım. Hısım akrabaya anca yeter…