CHP’Lİ DURMAZ TÜRKİYE’DEKİ HAYVANCILIĞIN ARAŞTIRILMASINI İSTEDİ
CHP Tokat Milletvekili, TBMM İdare Amiri Kadim Durmaz hayvancılık sektöründeki sorunların tespiti, tarımsal üretimde hayvancılığın yeri, artan ithalat oranları ve hayvancılık sektöründeki sorunların; istihdam, tarım ve kalkınmaya etkilerinin ortaya çıkarılması için araştırma önergesi verdi.
"Ülkemizde hayvancılık gün geçtikçe geriliyor"
Tarımsal üretim potansiyeli ve önemli mera varlıklarına rağmen hayvancılığın her geçen gün gerilediğini, ithalat oranlarının arttığını belirten Durmaz, önergesine ilişkin şu ifadelere yer verdi:
"Hayvancılık et, süt ve diğer hayvansal ürünler sanayii dışında, doğrudan hayvancılığa dayalı ilaç, yem ve hayvancılık ekipman sanayi kolları ile yeni istihdam alanları da yaratarak ekonomiye büyük katkı sağlamaktadır.
Ülkemiz önemli bir tarım ve hayvancılık potansiyeline sahipken ne yazık ki günümüzde gerçek kapasitesinin çok küçük bir kısmını kullanabilmektedir.
Ülkemizde 1950’li yıllardan itibaren tarıma açılmış olan çayır ve meralar 40 milyon hektardan 12 milyon hektara düşmüştür.
Meraların işletmeli tarıma açık hale getirilmesi ve kontrolsüz otlama mera varlığımızın azalmasına ve gereken yem ihtiyacını karşılayamaz duruma gelmesine neden olmuştur. Hayvancılığı gelişmiş ülkelerde kaba yem ihtiyacının % 80-90’ı çayır meralardan karşılanırken, ülkemizde bu oran nadas alanları dâhil % 38’dir.
Bütün bu veriler değerlendirildiğinde üretici kazanamaz, dolayısıyla üretemez, vatandaş ise pahalılıktan tüketmez hale gelmiştir. Şirket tarımı teşvik edilirken, küçük çiftçi yok olmaya yüz tutmuştur.
Geçim kaynaklarını yitiren kırsal nüfus kentlere göç ederek kent nüfusunu ve dolayısıyla bir dizi başka sorunu ortaya çıkarmıştır!
Hükümet son yıllarda yaptığı yasal düzenlemelerle 1998’den beri yasak olan kırmızı et ithalatına izin vermiştir. 2017-2018 yılları arasında Uruguay, Brezilya, Fransa, ABD, Şili, İtalya vb. birçok ülkeden hayvan ithalatı yapılmıştır.
Ülkemizde doğanın ve tarımsal alanların talan edildiği, hayvancılığın yok olmaya yüz tuttuğu, su kaynaklarının ve toprağın çeşitli vesilelerle kirletildiği ve her geçen gün üretim alanlarının zayıflamasından kaynaklı daralmaların büyüdüğü bir politika iktidarı olarak tarihe geçmiştir.
AB üyeliği için en önemli müzakere başlıklarından birini oluşturmasına rağmen, Hükümetin bu alanlarda ortaya koyduğu siyasi, idari ve hukuki vizyon, sürdürülebilir ve toplumsal kalkınmayı destekler olmaktan hayli uzaktır. Bakanlığın ve bağlı kurumlarının sivil toplum örgütleri, bilimsel kuruluşlar ve genel olarak toplumun beklentilerini karşılayan, onları esas alan ve ekolojik-sürdürülebilir bir tarım ve hayvancılık politikası üretmesi zorunluluğu bugünün ve yarının siyasal ve ahlaki sorumluluğudur.
Yerli hayvancılığın geliştirilmesi ve hayvancılığın yeniden canlandırılması için yapısal önlemler alınmamaktadır.
Tarım ve hayvancılık üretiminde yüksek girdi maliyetleri çiftçilerin üretime katılmaları önünde en büyük engeldir. Mazottan gübreye, zirai ilaçtan tohuma ve hayvancılıkta en önemli maliyet kalemini oluşturan yeme, samana kadar tarımsal girdiler yüksek fiyatta olup ve büyük oranda dışa bağımlıdır.
Hükümet hala hayvancılıkla ilgili yaşanan onca probleme karşın ciddi çözümler üretememektedir. Hayvancılıkla ilgili piyasayı düzenleyecek hiçbir kurum bulunmamaktadır.
Hayvan yetiştiricilerimizin hayvancılığı terk etmesi bitkisel üretimi olumsuz yönde etkilemekte, Bitkisel üretimde kimyasal kullanımı artmaktadır. Kimyasal kullanımının artması toprak ve suyun kirlenmesinin yanında elde edilen ürünlerin hem sağlıksız olmasına hem besin değerinden yoksun kalmasına neden olmaktadır.
Tarımsal üretim ve hayvancılığın temel sorunlarına çözüm bularak, Türkiye’nin ihtiyaçlarına uygun, üretimi arttırmak, üretime günübirlik politikalarla değil uzun vadeli ve geleceğe dönük politikalarla yaklaşmak, üreticileri destekleyen ve hayvan yetiştiriciliğini teşvik eden politikaları ortaya çıkarmak öncelikli görevimizdir."