Bizim kültürümüzde ölen bir kişinin arkasından bıraktığı şeyler çok önemlidir. Eğer kendisinden yararlanılan bir şeyler bırakmışsa onun amel defteri kapanmaz. İçerisine hayır yazılmaya devam eder.
Hayrettin KARACA bu defteri kapanmayacak olanlara çok güzel bir örnektir. Arkasında vatan toprağına dikilmiş milyonlarca fidan bıraktığı gibi; toprak, temiz su, erozyon ve çevre temizliği hatta yaşanılan dünya ile ilgili şuurlanmış milyonlarca genç bırakmıştır.
Çoğu zaman düşünmüşümdür herkesin artık işten güçten elini eteğini çektiği yetmişli yaşlardaki bir insan nasıl oluyor da ömrünün sonuna kadar, ta 97 yaşına kadar böyle büyük bir mücadelenin içine giriyor. Bu yol için canını ve malını ortaya koyuyor. Hayrettin Karaca’da ki bu motivasyonun kaynağı inanç ve vatan sevgisinden başak bir şey olamaz.
Ben onunla tanıştığım ve radyo ve tv programları yaptığım zaman iki şeyden çok keyif aldığını ifade etmişti. Birincisi küçük yaştaki çocukların kendisine Erozyon Dede diye hitap etmeleri. Diğeri ise bu ülkenin vatandaşı olması ve bu topraklarda doğmuş olması.
O üzerinde taşıdığı sembolik yırtık kırmızı kazakla bir şey anlatmak ve aşılamak istiyordu. Anlatmak istediği şey; Gereksiz tüketime karşı duruşu idi. Çocukluk yıllarında yaşadığı toplumdaki komşusunu aç ve açık bırakmama kültürünü çok önemsediğini ve bunun yeniden canlanmasının önemini ifade ederdi.
Bu gün dünyada parfüme harcanan paranın 17 milyar dolar olduğunu ve herkesin temiz içecek suyuna kavuşması için lazım olan paranın ise 10 milyar dolar olduğunu ondan duymuştuk.
Küçücük bir saat pilinin sorumsuzca bir baraj gölüne atıldığı zaman orta büyüklükteki bir barajın suyunu kirleteceğini önemle anlatan yine O dur.
TEMA Vakfının efsane Tokat Başkanı Muhterem Mustafa YARILAN’LA , Erozyon Dede Hayrettin KARACA ve yol arkadaşlarından Büyük İş İnsanı Ali Nihat GÖKYİĞİT, Tokat’ı selden kurtaran efsane Orman Mühendisi Kemel AŞK ve yine harika insan , gönül adamı Ediz HUN Beyefendiyi Tokat’ta gezdirmek ve çeşitli programlar yapmak nasip oldu.
Onlardan dinlediğim çok önemli anekdotları paylaşmak her halde güzel olur düşüncesindeyim. Bir tv programında Nihat GÖKYİĞİT şunları anlatmıştı. ‘’ Benim çocukluğum Artvin’de geçti. Orada toprağa, helale, harama çok önem verilirdi. Rahmetli Dedem başka bir bahçeden bizim bahçemize geçerken ayakkabılarımızı çıkarttırmış ve o bahçeye toprakları silkeledikten sonra kendi bahçemize geçmiştik. Bunun ne kadar önemli olduğunu şimdi daha iyi anlıyorum’’ Bu güzel insanlar toprağın, suyun kıymetini bihakkın bilen kişilerdi.
Ünlü film yıldızı ve eski Çevre Bakanı Ediz HUN’A Tokat, Pazar Ballıca, Sulusaray Antik Şehri, Niksar Çamiçi yaylasını gezdirirken; mütevazi , beyefendi ve saygın kişiliğine hayran kalmıştım. Daha sonra düşündüğümde biyoloji alanında doktorasını yapmış bu insanın bu güzel özelliklerinin topraktan, yapraktan ve sevgiden kaynaklandığını anladım. Ayrıca Ediz HUN Beyefendi ‘’ İstanbul’da kurulu bir düzenim olmasa Tokat’ta ve ya Niksar Çamiçin’de yaşamak isterdim demişti. Bir Tokatlı olarak içinde yaşadığımız şehrin ne kadar değerli olduğunu hissettim.
O zaman 92 yaşında olan orman mühendisi Kemal AŞK’IN Behzat Havzasını nasıl özverili çalışmalarla ağaçlandırıp şehrimizi selden kurtardıklarını; hala aynı heyecanı duyarak anlattığını unutamadım.
Bütün bu insanların böyle üstün bir motivasyona sahip olmalarının ve bu geç yaşlarda yollara düşmelerinin bir nedeni vardı; o da vatan sevgisi ve inanç.
Hayrettin KARACA’YA Yüce Mevla’mızdan rahmetler, sağ olan diğer değerli vatan aşıklarına huzurlu ömürler diliyorum.
Duran TURHAN
Eğitimci-Yazar