Dolar 18,7800 0.36%
Euro 20,1575 1.2%
Gram Altın 1.223,18 0,56%
Çeyrek Altın 2.029,00 3,84%
Bitcoin 539818 4.51837%
Ethereum 34249 1.15964%
Yarım Altın 4.058,00 3,84%
Tam Altın 8.075,10 0,82%
İSMET YALÇINKAYA’DAN HAC NOTLARI

İSMET YALÇINKAYA’DAN HAC NOTLARI

ABONE OL
04 Ağustos 2019, 12:09:18

Hacca Gitmek ve Hacı Olmak

 

(Kabe Notları – İsmet Yalçınkaya)

Her ikisi aynı şey olmasa gerek. Hacı olmakla hacca gitmek birbiriyle alakası olmayan şeylerdir. Teoride bildiğim bu durumu, ülkemizde “sen nasıl hacısın?” şeklinde sağda solda duyarken Kabe’de canlı olarak birebir yaşamak mümkün. Şimdi bu ikisini ayıramayan, hacı olmayı aklına getiremeyenler boşuna zamanlarını, paralarını, zevklerini heba ediyorlar. Hacı olabilenle hacca gideni gözlemek rahatlıkla mümkün. 

            Adam dünyanın parasını veriyor, hacı olmadan geri geliyor. Paraya mı yanarsın, zamana mı, farkında olmadan kendisini aldattığına mı, aklını ve zekasını kullanmadığına mı yanarsın? Adam hacca değil sanki kavga etmeye gelmiş. Ülkesinden pireyi getiriyor, burada deve yapıyor! Otobüsü problem eder, yemekleri problem eder, oda arkadaşlarını problem eder. Cahillik her yerde cahillik. İnsanların pek çoğu teknik bilgiyle hacca geliyor. Çok az bir adayın işin manevi boyutundan haberi var. Diyanet bu konuda sınıfta kaldı maalesef.

            Hacda bir ot koparmayacaksın, bir sinek öldürmeyeceksin, teninden bir kıl koparmayacaksın deniyor. Adam buna riayet ediyor, lakin diliyle insanları öldürüyor. Aslında haccını öldürüyor. Zavallı insan! Niye o parayı verdin? Buralara gelmedeki maksat hacı olmaktır. Hacı olmak, nereye geldiğinin farkına varmayla başlar. Allah o kadar insan arasından seni seçti ve evine çağırdı. Misafirsin burada. Hz. İbrahim, Hz. İsmail, Hz. Muhammed (sav), Hz. Ebubekir… Onlarla kalben konuşuyorsun. Onlar nasıl yaşamıştı, bir düşün. Ama ne gezer. Hayatında hiç okumamış, Kuran’ın birinci ayetinden haberi olmamış. Peygamberimizin hayatını, ashabın hayatını okumadan, içselleştirmeden buralara gelenin, düzgün bir hacı olması, yanlışlara göğüs gerip sabırlı olması çok zor.

            Zorla biriktirdiğin 60.000 TL’yi veriyorsun. Bir daha gelemeyecek, telafi edemeyeceksin. O halde ön hazırlığını yap, bilinçli ol, bilgili ol ve yakma bu hacılığı. Sabırlı ol, nefsine hakim ol, ne için geldiğini bil, kimin huzurunda (evinde) olduğunu bil. Aksi halde boşa kürek çekmiş olursun. Allah gerçek hacılardan eylesin.

**

Kabe’ye Genç ve Diri Gelmek Gerekir

 

Hac ibadeti yaklaşık 15 ile 40 gün arasında süren bir ibadettir. İnsan ömründe genellikle bir kere yapabildiği bu ibadetle geçirdiği sürenin dolu dolu geçirilmesi, eksiklik bırakılmaması gerekir. 
Hac, sadece duygusal bir ibadet olmayıp aynı zamanda bedensel bir ibadettir. Bir daha gelinemeyecek, tekrarı neredeyse mümkün olmayan bu ibadeti dolu dolu yaşamak gerekiyor. 
Haçta fiziksel etkinlikle ruhsal etkinlik genelde birlikte yaşanır. Bol miktarda tavaf, yeterince umre (sa’y+tavaf), Arafat, ziyaret yerleri, otel-Kabe arası yolun katedilmesi bedenen yapılacak ibadet ya da etkinliklerdir. Bunları yerine getiremeyen ya da getirmede çok zorlanan insanların bir tarafı yarım kalıyor, keşkeler yüzlerinden belli oluyor. Başkasına yük olarak bunları yerine getirenler de bu hallerine üzülüyorlar. Yardımcı olanın sevabı yüksek ama eziyeti de çok fazla. Tüm bu ibadetleri zevk alarak ve farkında olarak yapabilmek için sağlıklı bir beden, iyi işleyen bir ayak sistemi ve az çok yapacaklarınla ilgili bilgi sahibi olunması gerekiyor. Ya genç ya da sağlam bir bedene sahip olacaksın. Aksi durumda haccı otelde, otelin holünde ve mescidinde geçirmek zorunda kalıyorsun. Bu yüzden bedenen yapılan ibadetlere katılabilmek, ibadetleri tam yapanlara imrenmemek için hacca erken yaşta, dinamik bir bedenle gelmek gerekiyor. 
Bir başka pencereden bakacak olursak; Hacdan sonra yeterince yaşamak ister insan. Şöyle ki: 60-70 yaşından sonra genelde araba kullanma becerileri neredeyse sıfırlanıyor. 60-70 yaşlarında hız ortalaması 300 km/saat olan bir araba alındığında bu ne o hızda kullanılır ne de 15-20 yIl gibi bir süre kullanılabilir. Böyle bir arabadan istifade etmemiz çok zordur. Hacı olduktan sonra onunla farkında olarak ve bedenimiz de müsait bir şekilde uzun süre yaşamak hiç de fena olmaz. Ömrümüzün büyük bir kısmı hacı olarak devam ettiğinde anlamlı olur ve zevk alırız. Yani hacdan sonra hacı kimliğiyle, farkında olarak yaşamış oluruz. 

Bu topraklar insanı eğitiyor (farkında olanlar için), disiplinine ediyor, yaratıcısını tanıtıyor. Kendisine çeki düzen verdiriyor. Allah’ın evinde ev sahibine verilen söz tutuluyor. Bu söz ne kadar erken verilirse yaşam kalitesi hem ferdi hem de toplumsal olarak yüksek oluyor, maddi ve manevi kazanç da çok oluyor.
Evet, tüm bunlar için erken ve sağlıklı bir şekilde hac yapmak gerekiyor. Bir an önce Diyanet İşleri Başkanlığına başvurup yazılmak gerekiyor. Bundan sonra ortalama on yıl beklenileceği göz önüne alınırsa ertelenen her gün geç kalınmış gündür. Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.

**

Keşke Kabe’ye Günah Dökmek İçin Değil de Misafirliğe Gelinse!

 

Başlığa bakıp da yanlış anlamayın. Hiç merak etmeyin, bunu öncelikle kendime, nefsime söylüyorum. Bunu peşinen, nefsimi öne çıkarıp ifade ettikten sonra düşüncelerimi, hacıların dua ve davranışlarından gözlemlediklerimle bir şeyler karalamak istiyorum.

            Anlatırlar. Derler ki bizim Of’lu hacca gitmiş. Medine’de Peygamberimizin türbesine yüzünü sürerek “ya Resullah cözün müslüman cörsün!” demiş. Yiğit Of’lu kendisine güvenmiş!

            Misafirlik bizim inancımızda ve kültürümüzde önemli yer tutar. Herkes herkese misafir olamaz, bunun için bir şey yapı, bir birikim ve az çok genlerin uyuşması söz konusudur. Bir yere sıkılmadan gidebilmek, orada ağırlanabilmek için öncelikle misafir olanın kendisine güveni olmalı. Kafası rahat olmalı, arkasından ne düşünüleceği umurunda olmamalı. Yani geçmişi temiz olan insanın “acabaları” olmayacağı için bulunduğu toplulukta rahat olur.!

            Ev sahibi, misafir eden, insanları misafir olarak kabul eden Allah’ın sonsuz rahmeti, mağfireti, nimetleri misafirler için zaten açık. Ev sahibinin bu konuda eksiğinin olması mümkün değil. O zaten her şeyin sahibidir. O halde biz misafirler ev sahibine bazı hediyeler getirmemiz gerekmez mi bu kadar cömertliğin karşısında? Bu kadar sonsuz hazinesine bizi davet edene biz ne tür hediyeler götüreceğiz, bir hazırlık yapabildik mi, uzun yıllar bu konuda heyecan yaşayabildik mi? Müslüman bunu düşünmeli, buna hazırlık yapmalı. 

            Hacda “en güçlü, en bahtlı hacılar kimlerdir?” deseler ne cevap verirdik acaba? Kabe’ye geldiğinde Of’lunun dediğine benzer “ya rabbi senin rızana uygun olmayan bir iş yapmadım, ibadetlerini tam yaptım, bilerek hata yapmadım, bilmeden yaptığım hataları da bağışla” diyebilen insanlardır. Yanılıyor muyum? İşte bunlar yeniden girildiğinde geri almak için Allah’a “güzel bir borç veren” insanlardır, kullardır, misafirlerdir. Allah sayılarını artırsın, herkese böyle bir sonuca varacak hayat sürmeyi nasip etsin. 

            Hacca rahat gelebilmek, daha çok sevap kazanmak, boynumuzun bükük olmaması için hacca günahlarla değil sevaplarla gelmeye gayret göstermemiz gerekir. Biriktirdiklerimizden güzel bonuslar almaya gelmeli, biriktirdiklerimizden kurtulmak için değil! O yüzden hacılığı kutsal mekanı ziyaretten önce de yaşamalıyız ki Kabe’ye geldiğimizde fazla bir işimiz kalmasın! Allah makamına boynu bükük gelenlerden değil, yükü hafif bir şekilde gelenlerden eylesin. Yine de Allah hacda hayrımıza olan tüm dileklerimizi kabul eylesin. Hac edenlere mebrur hac, gelemeyenlere de bir an önce hacca gelmeyi, gelmek isteyip de gelemeyecek duruma düşenlere hac sevabı nasip etsin. 

DEVAM EDECEK…

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments