5 Eylül cumartesi sabahı eczane ihtiyacı duyduk. Hafta sonları eczanelerin kapalı olduğunu anımsayınca “Sağımız solumuz eczane dolu. Birisine bakar, öğrenirim nöbetçiyi” dememe kalmadan akıl danem yetişti imdada. “Gugula bak, yazar” dedi. Baktım. Tokat’ın ilçelerinin hepsini sıraladıktan sonra merkez ilçede evimize yakın diye “Meydan Eczanesi”ni yazmış. Biz, Meydan Eczanesini, Tokat Eczanesi algılamışız.
Akıl dane eczanenin yerin tarif etmeye kalkınca, “Biliyorum canım, Bayburtluların eczanesi.”
Eczanede karar kıldık. Doğruluğunu test için verilen telefonu aradım. Bir kere çalan telefon, başka sesler çıkarmaya başladı. Bazen bilgi sayara, ya da teletekse bağlıyorlar galiba…
Zaten iki adımlık yer, adres sormaya gerek bile yok düşüncesiyle yola koyuldum. Koyuldum koyulmasına ya. Bitişiğimizdeki okulun yanındaki çoğu kadın, azı erkek kalabalığı görünce maske takmadığımı unutup acele geri döndüm.
Alışamadık gitti şu merete. Toplum içinde maskesiz olduğumu fark edince sokağa, çıplak çıkmışım gibi oluyorum. Başörtüsüne alışan kadınlar da diyorum, örtüyü unuturlarsa onlar da benim gibi mi olurlar ki?
Ulaşamadım ama telefon etmekte haklıymışım. Kapalı bulduğum Bayburtluların Eczanesi, nöbetçi değilmiş. Yine de oradan Meydan eczanesini öğrendim de işimi gördüm bari.
Dönüşte önce bol miktarda kuşburnu sergilerinin önünden geçtim. Kilosunu altı liradan satıyorlarmış.
Sonra yolumun üstündeki Fahriye Arat İmam Hatip Ortaokulu’nun önü yine kalabalık, kadınlar yine çoğunluktaydı… Herkes, ellerine birer akıllı telefon almış, sosyal mesafe kuralları gereği seyrek sepen konuşlanmış, telefonlarına dalmışlar.
Yapılanın ne sınavı olduğunu sormadım ama velileriyle geldiklerine göre öğrencileri ilgilendiren bir sınav olmalı kesin. Bekleyenleri görünce aklıma hemen, hısım akraba, konu komşumdaki üniversite mezunu işsizler geldi.
Hangi okulu kazanırsan kazan sonunda üniversiteyi bitirip evde pineklemeyecek misin? Basından öğrendiğimize göre iktidar partisinin ilçe başkanından icazet alırsan, o başka.
Günümüzde iş sahibi olmak için okul bitirmek hikâye. Ya bir rektörün, yakını olacak, ya da iktidar partisinin ilçe başkanından icazet alacaksın. Yoksa avucunu yalar, kendin dâhil evdekilerin sinir katsayısını artırmaktan başka bir işe yaramazsın.
Bunun böyle olduğunu okul bahçelerinde sabır ve umutla bekleyenlerin hepsi biliyor ama “Ya tutarsa!” diye telefonlarıyla oyalanıp duruyorlar, ŞİMDİLİK…