ABD’YE ONBEŞLİ RUHU İLE MEKTUP

ABONE OL

News

Türkiye’nin güney sınırında oluşturulmaya çalışılan terör koridorunu yok etmek, bölgeye barış ve huzuru getirmek amacıyla başlatılan Barış Pınarı Harekatı’na ilişkin Tokatlılar sesini yükseltmeye devam ediyor.

İstanbul Tokatlılar Meclisi Geçici Temsil Heyeti Adına açıklama yapan Doğuş Şirketler Topluluğu Yönetim Kurulu Başkanı Cemalettin Doğan, İstanbul Tokatlılar Meclisi Geçici Temsil Heyetinin bir araya gelerek ABD’nin tavırlarına karşı protesto mektupları hazırladıklarını ifade etti.

Doğuş Şirketler Topluluğu Yönetim Kurulu Başkanı Cemalettin Doğan açıklamasında, “Ülkemize yönelik terör tehdidini bertaraf etmek ve bölgede barışı tesis etmek amacıyla PKK,YPG ve DAEŞ terör örgütlerine karşı başlatılan Barış Pınarı Harekatı’nda Kahraman Türk Silahlı Kuvvetlerimize ve tüm kahramanlarımıza başarılar diliyoruz. Onbeşliler ruhunu taşıyan her Tokatlı, ordusunun yanında olmanın ötesinde ön safta olmayı da kendine bir şiar edinmiştir” şeklinde konuştu.

Yedi düvelin rengini belli ettiği bir günde, ordumuzun yanında ve birlikte olmanın her vatandaşın görevi olduğuna dikkat çeken Cemalettin Doğan, “Barış pınarı harekatı bölgemizin istikrar ve huzurunu tesis ve korumak bakımından büyük öneme sahiptir. Yaklaşık 35 yıldır süren PKK terörünün kaynağı haline gelen bu bölgenin süratle temizlenmesi gerekiyor. Meşru müdafaa hakkımızı kullanıyoruz. Bu süreçte, ülkemize ve insanlığa yönelik terörist oluşum ve saldırılara karşı ortak değerlerimize bağlılıkla birlik ve beraberlik içinde hareket etmenin tüm kişi ve kuruluşlar için millî ve insanî bir ödevdir” diye konuştu.

Türkçe, İngilizce, Fransızca ve Almanca olarak hazırlanan mektup Tokat’ın tüm sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte ABD Büyük elçiliğine verileceği ifade edildi.

Cemalettin Doğan hazırlanan mektupların Türkçelerini paylaştı.

ABD VATANDAŞLARINA AÇIK MEKTUP

“Sevgili Amerikan vatandaşları.

1984’ten bu yana Marksist-Leninist bir terör örgütü Türkiye sınırları içerisinde yarattığı terörle 30 binden fazla insanımızın ölümüne sebep oldu. Bunlar yalnız Asker-Polis değildi. Kundaklardaki 2-3 aylık bebekler, çocuklar, anneler, ihtiyarlar, okul öğretmenleri, doktorlar, hemşireler, ebeler .. Kamboçya’nın POL-POT unu aratmayan, öldürmeye şartlandırılmış bu katliam çeteleri hayvanlara da acımadılar. Ovalarımız öldürdükleri on binlerce küçükbaş ve büyükbaş cesetleriyle doldu. Dini inançları, vicdanları, merhametleri olmayan ölüm makinesi gibiydiler.

Türkiye’nin demokratik yapısını bozmaya çalıştılar. Esas merkezleri kendilerine destek veren Suriye, yerleşim yerleri ise Türk sınırına yakın topraklardı.  Bu ülkenin iç savaşa sürüklenmesiyle işgal ettikleri Arap topraklarına terör yoluyla yerleştiler ve sınırımızda hiçbir özgürlük tanımayan Dinsiz bir terör Devleti kurmaya kalktılar.

Biz Türkiye olarak bu terör örgütünün kendisine ve yan kuruluşlarına karşı savunma hakkımızı kullanmaya başladık. Ama gördük ki, dost ve müttefik bildiğimiz Amerika bize değil Marksist-Leninist yapısını hala devam ettiren bu dinsiz terör örgütüyle işbirliğine girdi. DEAŞ’a karşı savaştığı gerekçesiyle binlerce TIR kamyonla en gelişmiş Amerikan silah ve malzeme verildi. Oysa bugün DEAŞ’a karşı denilen bu silahlar yarın bize karşı kullanılacak!

Şöyle bir düşünün Sizin çocuklarınız Vietnam’da savaşırken karşı tarafın elindeki silahlar İngiltere’nin Fransa’nın Almanya’dan İtalya’nın vermiş olduğu silahlar olsaydı ne yapardınız?

Peki biz kimiz?

Biz NATO üyesi, ABD ile stratejik a ortaklığı olan. ABD’nin en önemli askeri üslerinin bulunduğu, 1950’lerde Amerikan askerleriyle omuz omuza savaşarak Kore’de binlerce Şehit veren, Küba krizinde Amerika’nın yanında olan, Başkan Kennedy’nin Berlin’de ‘’Ich bin ein Berliner’’ dediğinde   Sovyetlere karşı en büyük sınırı savunan tek askeri güç Türkiye’yiz.

Irak’ta Saddam’ın zehirli gazlarından kaçan 40.000  Kürt komşumuzu  yıllarca Türkiye’de biz ağırladık.

Daha sonra 500.000 kişilik ikinci dalgaya yine Türkiye  sahip çıktı. Ne birincisinde ne de ikincisinde Avrupa’dan ve Amerika’dan hiçbir şekilde ciddi bir yardım görmedik. Şu anda, Esad rejimin zulmünden kaçıp gelen 3.5  milyon Suriyeli komşumuza, yıllardır tek başımıza ve dışarıdan ciddi  yardım almadan insani bir şekilde yaşatarak biz sahip çıkıyoruz.

Ama bütün bunlara rağmen nedense biz suçlu ilan ediliyoruz.

Hatamız galiba ABD’ye inanmak oldu.”

KONGREYE ÜYELERİNE MEKTUP

“Amerikan  Kongre Üyelerine sesleniyoruz;

Siz gerçeğin ne olduğunu öğrenmek için neden ciddi bir heyet düzenleyerek Türkiye’ye gelip araştırma yapmıyorsunuz? Washington’da tek yönlü olarak duyduğunuz yalan yanlış bilgilere dayanarak karar alıyorsunuz.  Geliniz gerçeği burada arayınız. Orada ki terör örgütlerinin temsilcilerine teslim olmayın. Türkiye’ye gelip yetkililerle meselenin ne olduğunu konuşup anlamadan ve Amerika’nın stratejik ortağı ve NATO üyesi Türkiye’yi düşman ilan ediyorsunuz? Türkiye size ne yaptı? 1950’den bu yana hangi politikalarıyla size zarar verdi Amerika’nın çıkarları ile ters düştü? Belki, 2003 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin, Amerikan ordusunun Irak’a Türkiye üzerinden geçmesine izin vermemiş olması sizi üzdü.  Ama bu Twitter’le iletilen bir karar değildi. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde bütün partilerinin katılımıyla aldığı demokratik bir karardı.

Bugün Türkiye’yi çok ciddi yaptırımlarla tehdit ediyorsunuz. Amerikan politikasının, insan hakları, demokrasi, ifade özgürlüğü ve dostlarına vefa gibi değerlerle dünyayı yönetmek yerine tehdit ve zorbalıkla yalnız ve yalnız kendi çıkarına dayalı olmadığını ummak istiyoruz. Başka bir noktaya da değinmek isteriz: Türkler tarihin bütün devrelerinde Musevilerin hamisi, koruyucusu ve yanında olmuş bir millettir. Hatta ve hatta 11 asırda Hazar Denizi yakınlarında. Museviliği din olarak benimsemiş Hazar Türkleri Devleti kurulmuştur. 15. asırda İspanya ve Portekiz’de katliama uğrayan yüzbinlerce Musevi Osmanlı’ya sığınarak hayatını kurtarmıştı ve yeni topraklarına sahip çıkıp o toprakların daha da gelişmesi için de canla başla çalışmışlardır. İkinci Dünya Savaşı süresince yalnız Paris’te, Rodos, Girit gibi o dönem İtalya’ya ait olan adalarda yaşayan 25.000 Musevi kendilerine verilen Türk pasaportları sayesinde hayatlarını kurtardı. 1949 de, Akdeniz’de İsrail Devleti’ni tanıyan yalnız 3 ülke vardı. Türkiye Fransa İtalya İspanya ve Yunanistan İsrail’e ancak Avrupa Birliğine üye olduktan sonra zorla tanıdılar.

1912 de Selanik Yunanlıların eline geçtiğinde, 150.000’e yaklaşan Osmanlı Musevisiyle Avrupa’nın en önemli Musevi kentlerinden biriydi.

1940 da bu nüfus 111.000’e inmişti. Savaş bittiğinde Trakya’nın ilk ve en büyük etnik temizliği yapılmış ve 110.000 Musevi Nazilere yani Almanlara teslim edilmişti.

Biz hiçbir zaman İsrail’in düşman olmadık ve değiliz de Yahudilerin de düşman olmadık ve değiliz de ancak ve ancak birçok ülke gibi Filistin halkının hakkını ve hukukunu koruma mücadelesi verdik ve veriyoruz Bunu kalkıp da Yahudilere İsrail’e karşı diye göstermek tarihe hakaret etmektir.

İslam’ı Maske olarak kullanan bir örgüt 2015’te Türkiye’de bir darbe teşebbüsüne girdi. 300’e yakın insanımız öldü binlercesi yaralandı Meclisimiz bombalandı, Devlet binaları bombalandı. Şu anda Amerika’da bulunan bu suçlular hakkında ne ABD adli makamları ne de Kongre hiçbir inceleme araştırma yapmadı.

Evet Amerika, ikinci Dünya Savaşında Sicilya’ya çıkabilmek için yerel Mafya ile işbirliği yapmıştı. Ancak şu anda ikinci Dünya Savaşında değiliz ve Amerika’da ki tüm mafya teşkilatlarından daha yaygın ve tehlikeli bu örgütü korumakta devam ediyor.

Buna karşın, Türkiye’de suç işlemiş bir tek papazı ABD’ye getirtmek için Türk ekonomisine saldırmaktan kaçınmıyor.

Benzer örnekleri çoğaltabiliriz. Ancak mesele geçmişte olanlar değil, barış içinde yaşayan, siyasi istikrara kavuşmuş, halkları refah içerisinde yaşayan bir Orta Doğu sağlamaktır.

Bu da Türkiyesiz mümkün değildir. ABD’in desteği bu hedefe ulaşmayı hızlandırır.

Değerli Amerikan Halkı biliniz ki:

■ Türkler ve Kürtler birbirine düşman değildir.

■ 1000 yılı aşkındır birlikte yaşayan Türk ve Kürtler arasında etnik kökene dayalı tek bir cinayet dahi işlenmemiştir.

■ PKK, YPG ve benzeri bütün yapılar aşırı solcu, Marksist-Leninist-Dinsiz örgütlerdir. Bunların hiçbiri Kürtlerin temsilcisi değildir. Aynen DEAŞ’ın Müslümanların temsilcisi olmadığı gibi

■ Biz Suriye’yi işgale gitmiyoruz. Tam tersine

■ Sınırlarımızda yaşayan 3.5 milyon Suriyeli göçmene kendi topraklarında güvence içinde yaşayacakları bir düzen kurmak peşindeyiz.

■ Bölgede yalnız DEAŞ değil ama Kamboçya da ki Pol Pot yapılanması kadar vahşi, acımasız bir terör örgütüne karşı ve örgütün yerinden ettiği milyonlarca Suriyeliye insanca yaşam ve kendi topraklarımızda da huzur için de yaşamak istiyoruz.

■ BUNUN ABD İLE OLUP OLMAMASI SİZE BAĞLIDIR.”aaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa