Dolar 18,7800 0.36%
Euro 20,1575 1.2%
Gram Altın 1.223,18 0,56%
Çeyrek Altın 2.029,00 3,84%
Bitcoin 539818 4.51837%
Ethereum 34249 1.15964%
Yarım Altın 4.058,00 3,84%
Tam Altın 8.075,10 0,82%
24 TEMMUZ AYASOFYA VE LOZAN

24 TEMMUZ AYASOFYA VE LOZAN

ABONE OL
20 Ağustos 2020, 10:37:45

24 Temmuz’un Lozan Antlaşmasının imzalandığı gün olması hasebiyle tarihimizde önemli bir yeri vardır. Şimdi bir de Ayasofya’nın 86 yıl sonra tekrar ibadete açılmış olmasıyla bu önem katmerlenmiş oldu.

Aslına bakarsanız Ayasofya’nın açılmasıyla beraber birçok tartışma konusu da beraberinde geldi.
*Lozan Antlaşmasının yapıldığı güne denk getirilmesi bir mesaj mıydı?
*Diyanet İşleri Başkanlığı’nın 500 ismi özel olarak davet etmesi İslami kaidelere uygun muydu?
*Diyanet İşleri Başkanının hutbeye kılıçla çıkması ne anlama geliyordu?
*Dış siyasetin Ayasofya kararından ötürü olumsuz etkileneceği gibi birçok konu tartışılmaya başlandı.

Ayasofya’nın yeniden ibadete açılışı Lozan Antlaşmasının yapıldığı güne bilinçli mi denk getirildi bilinmez ama kutuplaşmanın eşiğindeki Türkiye gerçeğinin ön gösterimi oldu adeta. Bir tarafta sosyal mesafeyi hiçe sayıp Lozan Antlaşmasından ötürü minnet duygularını göstermek için Anıtkabir’e gidenler diğer tarafta sosyal mesafeyi aynı oranda hiçe sayarak Ayasofya’da namaz kılmak için izdiham oluşturanlar. ( Açılışa yaklaşık 370 bin insanın katıldığı söyleniyor)  Siyasi bakış açısını bir tarafa bırakarak şunu söylemek isterim: sosyal mesafenin hiçe sayıldığı görüntüler umarım ileride üzücü tablolarla karşılaşmamıza neden olmaz.

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın 500 ismi özel olarak açılışa davet etmesi birçok kesim tarafından tepkiyle karşılandı. Yüzbinlerce insanın sabah namazından itibaren Ayasofya’nın kapısında bekleyip içeriye girememesine rağmen onlarca ismin namaza kısa bir süre kala Ayasofya’nın içine alınması başta şahsım olmak üzere birçok insanı derinden etkiledi.

Bir de davet edildiği halde gelmeyenler var idi. Örneğin Kılıçdaroğlu kameralar önünde namaz kılmayı doğru bulmadığı için açılışa katılmayacağını açıkladı. Temel Karamollaoğlu ise aşırı kalabalık olacağı için (zannediyorum virüs tehlikesinden ötürü) katılmadığını belirtti.

Birçok siyasetçi davet edilmesine rağmen Davutoğlu ve Babacan gibi isimler davet edilmediler. 

Bir diğer tartışma konusu ise Diyanet İşleri Başkanının elinde kılıç ile hutbeye çıkması idi. Bu hareketin anlamı Osmanlı ve İslam geleneklerine göre savaşarak alınan bir bölgenin en büyük ibadet hanesinde kılıç hakkının vurgulanmasıdır. Kılıcın sol elde tutulması ise “dosta güven vermek” olduğu bilinir. Çok ince düşünülmüş bir mesaj olmasından ötürü tebrik ediyorum.

Kılıç hakkı demişken Ayasofya’nın özgürleştirilmesinin de temelinde kılıç hakkı yatmaktadır. Fethin nişanesi olarak, Fatih Sultan Mehmet Han’ın emaneti ve vasiyeti üzerine Ayasofya’nın cami olarak kalması elzemdi. 86 yıl sonra nihayet bu gerçekleşmiş oldu. Kendi öz yurdumuzda Ezan okunmayan minarelerin olması zerre kadar iman olan vicdanları sızlatmaya yeterdi.

Ayasofya’nın yeniden ibadete açılması kelimenin tam manasıyla bir bağımsızlık göstergesidir.

Hatta bu öyle bir bağımsızlık ki komşu Yunanistan’da bayraklar yarıya indirildi. Düşünün ki 1453 yılında fethedilmiş bir İstanbul ve oradaki ibadet hanenin tekrar açılması bir ülkede matem ilan ettiriyor. Başta Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a ve diğer emeği geçen devlet büyüklerimize bir kez daha şükranlarımı sunuyorum. 

İsrail’den Yunanistan’a, İngiltere’den Almanya’ya kısacası tüm dünya Ayasofya’nın açılışı ile ilgili bir takım açıklamalarda bulundu. Genel ekseriyeti Ayasofya’nın müze olarak kalmasından yana açıklama yaptılar. Diğer ülkelerin yanı sıra Orhan Pamuk gibi birçok sözde aydınımız da müze olarak kalması yönünde açıklamalarda bulundular. Ancak Müslüman coğrafyaya baktığımızda Ayasofya’nın yeniden ibadete açılması coşkuyla karşılandı. Bu nedenle Ak Parti hükümeti kendi misyonunu tam anlamıyla yansıtmış olmanın mutluluğunu yaşıyor. Vesselam…

Mehmet Ertan YİĞİT

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments